kuran.com

Soru ve Cevaplar


  • Soru

    Çek, senet vb. kıymetli evrakların bedelinde indirim yaparak, gününden önce tahsili caiz midir?

    Cevap

    Alacaklı, borçlusuna alacağı miktarın belirli bir kısmını vadesinden önce ödemesi halinde kalan kısmından vazgeçeceğini söyler, borçlu da bu şarta uyarsa, öderse, alacakta yapılan bu indirim caiz olur. Ancak taraflar ödeme ve indirimi pazarlık konusu yaparak gerçekleştirirlerse bu, vadenin para karşılığında satın alınması demek olacağından caiz değildir (Merğînânî, el-Hidâye, V, 173; Mevsılî, el-İhtiyâr, II, 17).Alacaklı, elindeki çek veya senedi, karşılığını erken tahsil etmek amacıyla vadesinden önce üçüncü şahıslara daha düşük bir bedelle satıp elden çıkarması (çek ve senet kırdırmak) caiz değildir. Zira bu işlemde, aynı cins kaydî paranın daha düşük nakdi parayla mübadelesi söz konusudur. Bu muamele “ribe’l-fadl/fazlalık faizi” olarak değerlendirilmektedir (Merğînânî, el-Hidâye, V, 180-181; Mevsılî, el-İhtiyâr, II, 73).


  • Soru

    Bireysel emeklilik caiz midir?

    Cevap

    Kâr payı esasına dayalı olarak çalışan bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemi, yatırılan primlerin dinen helal olan alanlarda değerlendirilmesi durumunda caizdir. Aksi takdirde caiz değildir.


  • Soru

    Kapora caiz midir? Alışverişten vazgeçilmesi halinde kaporanın geri verilmesi gerekir mi?

    Cevap

    Kapora; satım veya kiralama akdinde müşterinin, sözleşmeyi tamamlaması halinde toplam fiyattan düşülmesi; cayması durumunda ise mal sahibinde kalması şartıyla yapılan ön ödemedir.Müşterinin sözleşmeden cayması halinde kaporanın kendisine iade edilmesi şartıyla yapılan akdin cevazında bir ihtilaf yoktur (İbn Cüzey, el-Kavânîn, s. 408). Alıcının akitten cayması durumunda verdiği kaporanın yanması, yani satıcının mülkiyetine geçmesi şartıyla yapılan akdi fakihlerin çoğu caiz görmemişlerdir. Hanefiler böyle bir akdi fasit, Şafiiler ve Malikiler ise batıl saymışlardır. Çünkü onlara göre bu tür bir akit fasit bir şart ve belirsizlik içermekte ayrıca haksız kazanca sebep olmaktadır. Bu sebeple akdin sona ermesi halinde satıcı kaporayı müşteriye iade etmelidir (Senhûrî, Mesâdıru’l-hak, II, 93-94). Öte yandan bu görüşü savunan İslam âlimleri Hz. Peygamberin (s.a.s.) kaporalı satışı yasakladığına dair bir rivayeti (Muvatta, Büyu‘, 1; Ebu Davud, Büyu, 69) zikrederler (Suğdî, en-Nütef, I, 472-473; Derdîr, eş-Şerhu’l-kebir, III, 63; Zekeriyyâ el-Ensârî, Esne’l-metâlib, II, 31; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-islâmî, IV, 449).Buna karşılık Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Eslem, Mücahid ve Hasen-i Basrî gibi sahabe ve tabiin âlimleriyle Hanbelîlerin çoğunluğu kaporalı alışverişi caiz görmüşlerdir. Bu görüş sahipleri kaporalı alışverişi yasaklayan rivayetin zayıf olduğunu ve akitlerde mubahlığın asıl olup imkân ölçüsünde şartlara riayetin gerektiğini, Hz. Ömer zamanında Mekke valisi Nafi’ b. Abdulharis, Safvan b. Ümeyye’nin Halife adına kaporalı bir işlem yapmış olduğunu (Buharî, Husûmât, 8) delil getirmişlerdir.Bazı Hanbeliler, kaporalı akitlerin kesinleşeceği belli sürenin belirlenmesini şart koşmuşlardır; bu süre içinde müşterinin cayması hâlinde, kapora satıcının mülkiyetine girer, demişlerdir (Mustafa Suyutî, Metâlib, III, 78).İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesindeki Fıkıh Akademisi (Mecmau’l-Fıkhi’l-İslâmî) bedellerden birinin veya ikisinin birden peşin olarak tesliminin gerektiği selem ve sarf gibi işlemler dışındaki kaporalı işlemler konusunda aynı görüşü benimsemiştir ( Mecelletü Mecma‘i’l-Fıķhi’l-İslâmî, VIII/1 [1994], s. 793; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-islâmî, IV, 449).Müslümanların nasslara muhalif olmayan örf ve uygulamaları genel olarak caiz görülmüştür. Günümüzde kaporalı alışverişler özellikle bazı sektörlerde ticarî hayatın gereği ve esnafın örfü hâline gelmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) helali haram, haramı da helal kılmadığı müddetçe müslümanların şartlarına bağlı kalmalarını öğütlemiştir (Tirmizî, Ahkam, 17). Hanefi mezhebi de nasslara muhalif olmamak kaydıyla toplumun örf ve uygulamalarında geçerliliği olan şartlara bağlanarak yapılan satım akitlerini geçerli saymıştır (Mecelle, md. 188). Akdin belirlenen sürede kesinleşmemesi halinde kaporanın satıcıda kalabileceği yönündeki görüşün bu ilkelere aykırı olmadığı görünmekte, aksine kaporanın müşteriye iadesini şart koşmak kapora uygulamasını anlamsız hâle getirmektedir. Bu sebeple; akdin kesinleştirileceği sürenin baştan tespit edilmesi, tarafların her ikisinin de kapora uygulamasına rıza göstermesi ve işlemin selem ve sarf gibi bedellerden en az birinin peşin olması gereken bir akit olmaması şartlarıyla yapılacak kaporalı alışveriş akdi caiz olur.


  • Soru

    Müşteri indirim kartlarının satımı caiz midir?

    Cevap

    Bu faaliyeti gerçekleştiren kişi, belli işyerleri ve kurumlar ile tek tek özel anlaşmalar yaparak, göndereceği müşterilere indirim yapma garantisi almakta, bu etkinliği gerçekleştirmek, sürekli ve verimli hâle getirmek için iş yeri, personel ve donanım harcamalarında bulunmakta, kısaca müşterilerine bir hizmet sunmaktadır. Müşteri ücret verip bu karta sahip olurken, aslında ilgilinin hazırladığı bu hizmet ve imkândan yararlanma hakkını satın almış olmakta, kart sadece bir sembol ve gösterge olarak ortada bulunmaktadır.Bu etkinliği yapan kişi ya da firma bir bakıma kartı satın alacak müşteri için çalışmakta, diğer bir ifade ile müşterileri ondan hizmet alımında bulunmaktadır. Bu ücret karşılığında müşteriye verilen kart, işte bu potansiyel hizmeti temsil etmektedir.İş yerinin verdiği hizmetin dinî ilkelere aykırı olmaması kaydı ile yukarıda uygulama esasları belirtilen indirim kartını hazırlatıp satmada dinen bir sakınca yoktur.


  • Soru

    İnternetten program, yazılım, kitap, müzik vb. indirmek ve bunları kullanmak helal midir?

    Cevap

    Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranış, kul hakkı sorumluluğunu gerektirir. Bu sorumluluk ise, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz.İslam emeğe büyük değer verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kur’an-ı Kerim’de, “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm, 53/39) buyurulur. Hz. Peygamber de (s.a.s.) emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde “Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allah’ın peygamberi Dâvûd da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhârî, Büyû’, 15) buyurmuşlardır.Teknolojinin geliştiği, insan emeğinin çok değişik şekil ve ortamlarda tezahür ettiği günümüzde aynı ölçüde hak ve emek ihlalleri söz konusu olmaktadır. Bu hak ihlalleri elektronik ve bilgisayar dünyasında da yaşanmaktadır. Bu tür haksız davranışlar sadece bireylerin hakkını gasp etmiş olmamakta, aynı zamanda, o alanlarda emek harcayan insanların yeni ürünler üretme konusundaki şevkini kırmakta, bu da geniş anlamda kamu hakkı ihlaline dönüşmektedir.Bu sebeple birer emek mahsulü olarak internet ortamına geçirilmiş olan her türlü program, yazılım, kitap, müzik vb. ürünleri ilgililerin izni olmadan elde edip kullanmak caiz değildir.


  • Soru

    Başkasına ait bir “marka”yı izinsiz kullanmak, bunun ticaretini yapmak, para kazanmak dinen caiz olur mu?

    Cevap

    Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranış, kul hakkı sorumluluğunu gerektirir. Bu sorumluluk ise, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz.İslam emeğe büyük önem verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kur’an-ı Kerim’de, “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm, 53/39) buyrulur. Hz. Peygamber de (s.a.s.) emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde, “Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhârî, Büyû’, 15) buyurmuşlardır.Bu itibarla, emek ve gayret sarf ederek toplum nezdinde itibar gören bir firmanın kendi markasının izinsiz olarak başkaları tarafından kullanılması kul hakkı ihlaline ve müşterilerinin aldatılmasına sebep olacağından dolayı İslam ahlakıyla bağdaşmamaktadır. Ayrıca bu yolla haksız kazanç sağlamak da dinen caiz değildir.


  • Soru

    Leasing (Finansal kiralama) sistemi ile alışveriş caiz midir?

    Cevap

    Leasing (finansal kiralama); makine, teçhizat, taşıt aracı ve benzeri malların, bu mallara ihtiyaç duyan müteşebbislere bir kira sözleşmesi çerçevesinde kiralanmasını, kira süresi bitiminde de önceden belirlenen fiyat karşılığında satışını esas alan orta vadeli bir finansman yöntemidir. Diğer bir ifadeyle leasing; bir malı satın almak isteyen kişiye, bu malın önce belli bir süreyle kiraya verilip, söz konusu sürenin bitiminde de düşük bir fiyatla satma vaadinde bulunmaktır. Bu sistemde malın taksitle satılıp, mülkiyetinin taksitin bitimine kadar elde tutulması, sonra da satış işleminin gerçekleştirilmesi esastır. Kiralanan malın, akit bitiminde kiracıya satılması şartının getirildiği bu işlem, Hz. Peygamberin (s.a.s.) şartlı alışverişi yasaklaması nedeniyle (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, IV, 335, ayrıca bkz. Buhârî, Büyu’, 73) İslam hukukçularınca olumsuz karşılanmış ise de; bu konuda toplumsal ihtiyaca binaen bir örf oluştuğu için, ayrıca bazı ilim adamlarına göre bu uygulamanın şartlı alışverişten ziyade, satış ile kiranın birleşmesinden doğan yeni bir akit sayılması. sebebiyle leasing (finansal kiralama) yoluyla yapılan işlemler caizdir.

keyboard_arrow_up